26 Mayıs 2012 Cumartesi

KANUNİNİN OĞULLARI MUSTAFA VE BEYAZIT OLAYI

Osmanlı sultanları içinde en muhteşemi olarak kabul edilen Kanuni Sultan Süleyman'ın, beş oğlu vardı: Mehmet, Mustafa, Cihangir, Bayezit ve  Selim...
          Hürrem Sultan, Kanuni'nin sonradan aşık olduğu bir Rus kızıydı. Adı da, Roksalana... Rüstem Paşa.ise, enderunda yetişmiş bir Hırvat'tı. Hürrem’in kızı ile evliydi... Hürrem'in bütün amacı, Kanuni'den sonra tahta kendi oğullarından birini geçirip, Valide Sultan olabilmekti. Bu konudaki en büyük yardımcısı ise, damadı Rüstem. O da, sadrazamlık peşinde... Halkın pek sevdiği şehzade Mustafa, Gülbahar Hatun'dan doğmuş olduğu için, en büyük kardeş olmasına rağmen, Sultan Süleyman, Hürrem'in dolduruşuyla ondan pek hazzetmezdi.... Nitekim, yaşı gereği, İstanbul'a en yakın şehzade sancağı olan Manisa Sancak Beyi iken, Hürrem'den doğma Mehmet sancakbeyliği yapacak yaşa gelince, Mustafa Amasya'ya gönderilir, yeri Mehmet’e verilir.... İkisi arasına da Konya'ya Selim gönderilir ki o da Hürrem'in oğludur. Padişahın ölümü halinde, en yakındaki şehzade saraya ulaşıp tahta oturacağı için, Osmanlı devlet geleneğini bilenler, bu düzenlemenin, Mehmet'in veliahd olarak atanması ile eş anlamlı olduğunu anlayacaklardır. İşe bakın ki, Kanuni'nin bu en sevgili oğlu, Manisa'da sancakbeyi iken, 6 Kasım 1543 günü, ölüverir. Manisa'ya Konya'daki Selim aktarılır.
           Kanuni, İran Seferi esnasında, Konya Ereğli'sine geldiği zaman, Rüstem, önceden sultana " bakınız, kendi askeri ile gelip, ordugâha katılacaktır. Niyeti isyan etmektir", dediği için, kendi birlikleri ile gelip babasına katılan şehzade, asi kabul edilir ve padişahın kendi çadırında, babasına " hoşgeldin" demeye giden oğul, isyan etti diye boğdurulur.
           Güçlü kuvvetli bir genç olan Mustafa, kendini boğmaya çalışanlarla uzun süre mücadele etmiş ve bütün o boğuşma esnasında, " Babaaa.." diye bağırarak, padişahtan yardım beklemiştir. Kanuni, o esnada, bir perdenin gerisinden olayı izlemektedir. Mustafa'ya bu şekilde gelip, ordugâha ordu ile katılma fikrini, Rüstem vermiştir. Mustafa'nın nasıl öldürüldüğünü gözleri ile gören, kardeşi Cihangir, hastalanır ve o da ölür. Böylece, Kanuni'nin yaşayan iki oğlu kalır: Manisa'da sefih bir hayat sürmekte olan Selim ve hem saray mensupları, hem de halkın sevgisini kazanmış olan, Bayezit... İkisi de, Hürrem'in oğullarıdırlar. Hürrem ve Rüstem'in amaçlarına varmalarına, bir adım kalmıştır. İkilinin padişah adayı, Bayezit'tir... İşte bu aşamada, sahneye, üçüncü bir kişi çıkar: Lala Mustafa Paşa!
               
               Kimi kaynaklara göre, Rüstem gibi bir Hırvat, başka kaynaklara göre Sokollu ailesinden Sırp bir devşirme olan bu adam, Bayezit'in çocukluğundan beri, lalası yani öğretmeni olup; onun yanında yaşamaktadır. Bu kişinin, Rüstem ile arası açıktır. Hiç sevmediği bir ikinci şahıs ise Sırp bir devşirme olan, Sokollu Mehmet'tir. Lala Mustafa'nın hesabı da sadrazamlığa oturmaktır. Oysa eğer Bayezit, Hürrem ve Rüstem'in desteği ile padişah olursa, o makam Rüstem'e kalacaktır. Dolayısıyla, kendi elinde büyüyen çocuğun padişah olması, işine gelmemektedir. Beri yandan tahta, eğer Selim çıkarsa da kendisi Bayezit'in lalası olduğu için, ikbal kapıları, yine yüzüne kapanacaktır. Lala, oyununu oynamaya girişir.
              Kütahya'da bulunan ve İstanbul'a daha yakın olması hesabıyla, tahta çıkma ihtimali daha yüksek olan kendi yetiştirmesi Bayezit'i kardeşine karşı kışkırtmaya girişir. Bayezit, sağda solda, " sultanlığın kendisine müyesser olacağını", söylemeye başlar. Bu haberler, hem Kanuni'nin ve hem de Selim'in kulağına gider. İki şehzade, karşılıklı olarak, asker toplamaya girişirler. Padişah, bu durumu toparlamak için, her iki şehzadeyi de uyarır ve Bayezit'in akıl hocası Lala Mustafa'yı, onun yanından alarak, Konya'daki Selim'in yanına gönderir. Böylece, ikisi arasında denge kurmayı hesaplamaktadır.
             Bayezit, hocasının kendi tarafında olduğunu sanmaya devam ettiği için, onun verdiği akılla, asker toplamayı sürdürür  ve Selim'e saldırı hazırlıklarına girişir. Kanuni, oğlunu uyarmak için, ona mektuplar yollar. Bayezit, endişelerini anlatmak üzere, babasına mektuplar yazar. Lala Mustafa'nın adamları, ulakların hepsini yollardan toplayıp öldürürler. Hem padişahı ve hem de şehzadeleri, lala Mustafa işine geldiği gibi birbirlerine karşı kışkırtmaya devam eder... Kanuni, oğullarının taht kavgasından bezer ve eğer bu sürtüşme devam ederse, kız kardeşinin oğlu Oğuzhan'ı veliaht tayin edeceğini söylemeye başlar. Lala Mustafa, bunu da kullanarak, Bayezit'i kardeşine saldırıp, onu ortadan kaldırarak, tahtı zorla elde etmeye ikna eder. Selim'in de babasına başvurarak, muti, söz dinleyen bir şehzade portresi çizmesini sağlar. Sonunda, Bayezıt'in ordusu, Selim'e saldırır. Anadolu Türkmenleri, Bayezit'ten yanadırlar. Buna karşılık, padişah, Selim'e dönmelerden bir ordu sağlar. Bayezit kuvvetleri, Selim'e yardıma gelmiş olan yeniçerileri tam da bozguna uğratırken, savaş meydanına yetişen taze kuvvetler, Bayezit'in askerinin dağılmasına yol açar. Bu taze kuvvetlerin başında, çocukluğundan beri Bayezit'in hocalığını yapan, bütün bu davranışlara onu kışkırtan, Lala Mustafa Paşa denilen aşağılık devşirme vardır. Padişaha, oğlunun kendine isyan ettiğini söyleyerek, isyanı bastırmak üzere gönderilen birliklerin başına geçmiştir.
           Kanuni, Bayezit'i affetmez. İran Şahı'na, oğlu ve torunlarının teslimi için öyle büyük bir baskı yapar ki, sonunda Şah, İstanbul'dan gönderilen bir heyete, Bayezit'i teslim etmek zorunda kalır. Talihsiz şehzade ve dört oğlu, hemen oracıkta boğularak öldürülürler. Ölüleri alınarak, İstanbul'a doğru, yola çıkılır. Bu uğursuz kervan, Anadolu'ya girince, halk her yerleşim biriminde, bunları taşa tutarak, geçirmez. Sonunda, cenazeleri Sivas'a gömüp, İstanbul'a kaçan katiller heyeti, halkın elinden kendi canlarını kurtarırlar.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması

Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını {takma adını) kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakarış mektubu ile Kanunî'nin bu mektuba verdiği cevabı.

ŞEHZADE BEYAZIT'IN MEKTUBU

Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,
Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,
Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,
Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,
Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Sanki Mecnun'um, bana dağlar başı oldu durak,
Ayrılıp bilcümle mal ü mülkten düştüm ırak,
Dökerim göz yaşını vâhasretâ, dâd-el-firak,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Kim sana arzeyleye hâlim,
eya şah-ı kerim, Anadan, kardeşlerimden ayrılıp kaldım yetim,
Yok benim bir zerre isyanım sana,
Hak'tır alîm, Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Bir nice ma'sumum olduğun şeha bilmez misin?
Anların kanına girmekten hazer kılmaz mısın,
Yoksa ben kulunla Hak dergahına varmaz mısın,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni
Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni
Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni
Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba

Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,
Bu meseldir, söylenir kim "kul günah itse n'ola"
Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
***

KANUNÎ'NİN YANITI

mayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,
Ben kıyar mıydım sana ey Bayezıt Han'im oğul,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,
Nûh u İbrahim ü Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,
TakMusî İbn-i Meryem hakkıçün,
Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

 Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,
Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,
Tan değildir der isen "Vâhasretâ, dâd-el-firak"
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

 Neşet-i Haktır übüvvet, ram olan olur kerim,
"Lâ-t'akul üf!" kavlini inkâr eden kalur yetim,
Taat'a, isyana âlimdir Hudavend-i azîm,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,
İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,
Haşelillah öldürürsem bîgüneh nâgeh seni,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

 Rahmü şefkat, ziyb-i iman olduğun bilmez misin,
Ya dem-i ma'sum'u dökmekten hazer kılmaz mısın,
Abdi âzâd ile Hak dergahına varmaz mısın,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Tutalım iki elin baştan başa kanda ola
Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola
Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

2 yorum: